İSA KAYADAN: "LOZAN GEÇİCİ DEĞİL EBEDİDİR!"

Başkan Kayadan, yapmış olduğu açıklamasında: "Bu yıl Cumhuriyetimiz’in olduğu gibi, tapu senedi Lozan Antlaşması’nın da 100. yaşınıkutluyoruz.
Lozan Antlaşması; vatanımızın bağımsızlığını, ülkemizin bölünmez bütünlüğünü dünyaya
kabul ettirmesi yanında, 1699 Karlofça’dan 223 yıl sonra bir görüşme masasından başı dik
kalktığımız ilk antlaşmadır.
Lozan Antlaşması; 1. Dünya Savaşı galipleri İtilaf Devletleri’nin yenilen devletlere dikte
ettikleri antlaşmaların uygulanma şansı bulamayan tek örneği olan Sevr’i tarihin çöp sepetine
atan, hükmünü 100 yıldır sürdüren (sonsuza dek de sürdürecek olan) nadir uluslararası
antlaşmalardan biridir.
Lozan Antlaşması; Anadolu insanını 400 yıl ekonomik boyunduruk altında inim inim inleten
kapitülasyonları ortadan kaldırıp tam bağımsızlığın ancak ekonomik bağımsızlıkla sağlanabileceğini
mazlum milletlere göstererek tarihin akışını değiştiren çok önemli bir belgedir.
Lozan Antlaşması; Türk Ulusu’nun Milli Mücadele’yi gerçekte kimlerle karşı verdiğini,
kimleri yendiğini ve kimlerin işgalci emperyalistler tarafından piyon olarak savaşa sürüldüğünü
belgeleyen antlaşmadır aynı zamanda. “Siz Yunanistan’ı yendiniz İngiltere’yi değil” diyen Lord
Curzon’a üzerindeki savaş meydanlarının teri ve kanı henüz kurumamış çiçeği burnunda diplomat
İsmet Paşa’nın verdiği yanıt da bunun kanıtıdır: “Hayır ekselans! Yalnız Yunanistan’ı yenmedik.
Güneyde müttefikiniz Fransızları yendik. Onlar’ın silahlandırdığı Ermenileri yendik. Müttefikiniz
İtalyanları Anadolu’dan uzaklaştırdık. Sizin silahlandırdığınız Doğu Ermenilerini ve Pontus
çetelerini yendik. Sizin İstanbul hükümeti ile birlikte azdırdığınız isyancıları yendik. Silah ve para
ile desteklediğiniz Kuvayı İnzibatiye’yi yendik. En son olarak da maşanız Yunan ordusunu yenip
denize döktük. Mondros’u yendik. Sevr’i yendik. Üçlü Antlaşma’yı yendik. Bunların hepsinin
arkasında siz vardınız; hepsinin ipleri, dümeni, düğmesi sizin elinizdeydi. Biz asıl sizi yendik.”
Keza, 3 Ekim 1922’de Mudanya’da başlayan ateşkes görüşmelerini de İsmet Paşa İngiltere, Fransa
ve İtalya temsilcileri ile yapmıştı.
İtilaf Devletleri 11 Ekim 1922’de imzalanan Mudanya Mütarekesi’nin hemen ardından
Lozan’da toplanacak Barış Konferansına Ankara ve İstanbul hükümetlerini birlikte çağırdılar.

Amaçları, hem galip Ankara’nın gücünü kırmak, hem de Türkiye’de iki ayrı hükümet tanıdıklarını
kabul ettirmekti. Kemalistler bu tuzağa düşmediler. 1 Kasım 1922 günü TBMM’de aldıkları kararla
saltanatı kaldırdılar. Tartışmaların kasten uzatıldığını, türlü bahanelerle kafa karışıklığı yaratılmaya
çalışıldığını gören Mustafa Kemal Paşa’nın yaptığı tarihi konuşma gerçek devrimciliğin ne
olduğunu göstermektedir:
“Efendiler; egemenlik, hiç kimsece, hiç kimseye, bilim gereğidir diye, görüşmeyle,
tartışmayla verilmez. Egemenlik güçle, kudretle ve zorla alınır. Osmanoğulları Türk ulusunun
egemenliğine zorla el koymuşlardı. Bu yolsuzluklarını 600 yıl boyunca sürdürmüşlerdi. Şimdi de
Türk ulusu “artık yeter” diyerek, bunlara karşı ayaklanıp egemenliğini eylemli olarak eline almış
bulunuyor. Bu bir olupbittidir. Söz konusu olan ulusa egemenliğini bırakacak mıyız,
bırakmayacak mıyız, sorunu değildir. Sorun zaten olupbitti durumuna gelmiş bir gerçeği
açıklamaktan ibarettir. Bu, ne olursa olsun yapılacaktır. Meclis ve herkes sorunu doğal bulursa,
sanırım ki uygun olur. Yoksa gerçek yine yöntemine göre saptanacaktır. Ama ihtimal bazı
kafalar kesilecektir.”
Bu kararın ardından Türkiye’nin tek temsilcisi olarak Lozan’a giden İsmet Paşa
başkanlığındaki Ankara heyeti hayranlık uyandırıcı bir diplomatik başarıya imza attı ve antlaşma
24 Temmuz 1923 günü imzalandı. Ancak emperyalist ülke temsilcileri hiç memnun değillerdi.
İsmet İnönü bir söyleşide bunu şöyle anlatmıştır: “Lozan’da İngiliz Delegesi Lord Curzon ve
Amerikan Delegesi ile oturuyorduk. Lord Curzon ‘Lozan’dan memnun ayrılmıyoruz. Hiçbir
dediğimizi yaptıramadık. Harap bir memleket devralıyorsunuz. Bunu imar etmeyecek misiniz?
Neyle, nasıl yapacaksınız? Para bir bunda, bir de bende var. Geleceksiniz, para isteyeceksiniz,
diz çökeceksiniz, reddettiklerinizin hepsini bir bir cebimden çıkarıp önünüze koyacağım.’
demişti. Bu konuşmamızı hiçbir zaman aklımdan çıkarmadım.”
Kemalist Devrimciler bu sözleri hiç unutmadılar, kurdukları Devleti namus, ahlâk ve
liyakatla yöneterek, akıl ve bilim yolundan ayrılmayarak, ulusları ile birlikte çok çalışarak hem
Osmanlı borçlarını ödediler, hem yokluk ve yoksunlukları aştılar, hem de uçak üretip ihraç eden
bir sanayi ülkesi, dünyanın kendini doyurabilen 7 ülkesinden biri olan Türkiye’yi yarattılar.
Emperyalistler 73 yıldır yaşanan her ekonomik bunalımda Lozan’da ceplerine attıkları bu
maddeleri teslimiyetçi iktidarların önüne koydular. Yazık ki, istediklerinin çoğunu da aldılar.
Lozan’ın vazgeçilmezliğini anlatıp 21. yüzyılın Sevr’i olan BOP tuzağına düşülmemesi için
iktidarları uyaran yurtseverler paronayaklıkla yaftalanır, bir çoğu kumpas davalarıyla zindana
atılırken “Keşke Yunan kazansaydı” diyen emperyalizm uşağı, Atatürk, Cumhuriyet ve demokrasi
düşmanı, saltanat ve hilafet özlemcisi aymazlar Lozan’ı “hezimet” olarak ilan ettiler. Bazı yetkililer
tartışmaya açma gafletine düştüler. Adlarının önünde her nasılsa profesör yazan kimi çakma
tarihçilerse hâlâ “Lozan’ın Gizli Maddeleri” masalları anlatıyorlar.
Ancak kim ne derse desin, Tarih hükmünü vermiştir:
Lozan Antlaşması, Türkiye Cumhuriyeti’nin tapu senedidir, Türk Ulusu’nun kanıyla
imzalanmıştır.

Sonsuza dek yaşayacak, değiştirmeye iç ve dış hiçbir bedhahın gücü yetmeyecektir.
Lozan’ı tartışmaya açmak, Sevr’e, BOP’a ve benzeri emperyal planlara teslim olmaktır.
Ne bugün, ne de gelecekte yürürlükten kalkacak gizli maddeleri vardır.
Atatürkçü Düşünce Derneği olarak; Lozan Antlaşması’nın 100. yılını gururla kutluyor,
vatanımızın kurtarıcısı, Cumhuriyetimizin kurucusu, tarihin en büyük devrimcisi Büyük Atatürk’ü,
Lozan’ın bilge diplomatı İsmet İnönü’yü, Kuvayı Milliye kahramanlarımızı ve aziz şehitlerimizle
gazilerimizi minnetle, saygıyla anıyoruz.
Yaşasın Tam Bağımsız ve Gerçekten Demokratik Türkiye!" ifadelerini kullandı.